Pandemiyle artan tükenmişlik sendromunu nasıl aşacağız?

Sahadan aldığım bilgiler çalışan cephesinde stres ve tükenmişlik sendromunun arttığı yönünde. Pandeminin başlarında öğrenme, gelişme, yenilenmeye dair fırsat olarak görülen şeyler etkisini kaybetme eğiliminde.

Devam eden pandemi yaşam için bir tehdit oluşturuyor. Ancak benzer büyüklükte psikolojik bir pandeminin gelişmesi de kritik bir endişe olarak görülüyor.

Microsoft’un en son Work Trend Index raporu da bunu destekliyor. Rapora göre;

Pandemi işyerinde tükenmişliği artırdı. Tükenmişlik, bazı ülkelerde diğerlerinden daha fazla hissedildi. Örneğin; Brezilya’dakilerin yüzde 44’ü, ABD’dekilerin yüzde 31’i ve Almanya’dakilerin yüzde 10’u tükenmiş hissediyor. Uzun süren çalışma saatleri de tükenmişliği tetikliyor. Avustralya’daki ve Hindistan’ daki çalışanlar en uzun iş günü sürelerine maruz kalıyor.

Zihinsel sağlıklarının kötüleştiğini bildiren çalışan sayısı artıyor.

İşin geleceğinde zindelik için odağın sadece fiziksel sağlıkla ilgili programlarla sınırlı olmadığını söylemek mümkün. Zihinsel, ruhsal, duygusal sağlık da önem kazanıyor. Çalışanların izin nedenlerinin hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı kapsaması gerekiyor. İzin günlerini, hastalık izinlerini vb. tanımlayacak yeni İK politikalarına ihtiyaç artıyor.

Peki ne yapmak gerekiyor?

  • Çalışan sağlığı tanımını genişletmek.
  • Ruh sağlığını sigorta kapsamına aldırmak ve  geleneksel yaklaşımı bırakmak.  İnsanların zihinsel sağlık sorunları hakkında açılabilecekleri güvenli bir alan yaratmak.
  • Şirkette tele sağlık hizmeti vermek. 7/24 danışmanlık ve rehberlik seansları ile çalışanların zihinsel sağlığını geliştirmeyi ve güçlendirmeyi amaçlayan özel çalışan yardım programları hazırlamak. Çalışanın ailesinin de bu hizmetlerden yararlanmasını sağlamak.
  • Sağlıklı yaşamı teşvik eden ve mümkün kılan bir kültür yaratmak.

L’Oréal’den Roshni Wadhwa’nın “çeşitli programlarla akıl sağlığı sohbetini ‘normalleştirmek’ için sürekli çaba sarf ediyoruz” sözlerinin benzerini dünyadan farklı şirketlerin insan kaynakları direktörlerinden de okuyunca Türkiye’de de zihin sağlığını konuşmayı normalleştirmenin kolay olmayacağını söyleyebiliyorum. Ama şunu da rahatlıkla söyleyebiliyorum; bu ortamı hazırlayamazsak iş sürekliliğimiz de olamayacak.