Y kuşağıyla iletişim nasıl olmalı?

Çalıştığınız kurumda Y Kuşağı (1980-2000 arası doğanlar) istihdamı fazla ise şu konuşmalara tanık oluyorsunuzdur: “Sadakat duyguları az. Bakıyorsun özgeçmişine kısa süreli bir yığın işte çalışmış. Aynı şirkette iki yıl çalışmış olanı şaşkınlıkla karşılıyoruz. Hiçbir sorunu olmasa da sıkıldığı için istifa ediyor, hızlı terfi alayım istiyor. Alternatifleri yine kendileri gibi Y Kuşağı… Geleneksel ofis kullarını tanımıyorlar, ast üst ilişkini takmıyorlar. Narsist ve tatminsizler… Hızlı tüketiyorlar. Teknolojiyle bağlarını abartıyor, cep telefonunu ellerinden düşürmüyorlar. Özellikle Geleneksel (1925-1945 arası doğanlar) ve Baby Boomers (1946-1965 arası doğanlar) Kuşak patronları çıldırtıyorlar.” Bu madalyonun bir yüzü. Bir de diğer yüzüne bakalım. Deloitte tarafından bu yıl altıncısı gerçekleştirilen “Y Kuşağı Araştırması”na göre: “Geleceğini her zamankinden daha fazla sorgulayan Y Kuşağı, bir yandan dünyanın karşı karşıya olduğu tehlike ve problemlerden dolayı kaygı duyuyor; bir yandan da umutla iş dünyasından, özellikle çok uluslu şirketlerden, dünyanın ve toplumların önde gelen sorunlarına karşı daha aktif rol almalarını bekliyor.”

Araştırma, şu sonuçları da ortaya koyuyor: Gelecek 12 ay içerisinde ülkelerinin ekonomik durumunun daha iyiye gideceğine inanan Y Kuşağı çalışanlarının oranı, globalde %45 iken, Türkiye’de %59. Y Kuşağı’nın duyduğu endişe, mevcut işlerinde kalma kararları üzerinde de etkisini gösteriyor.

Mevcut işyerlerinden 2 yıl içerisinde ayrılabileceğini düşünenlerin oranı Türkiye’de %46, globalde ise %38.

Çalışma hayatına atılmış Y Kuşağı; iş dünyasını ve toplumu ilgilendiren birçok konuda kendini sorumlu hissediyor.

Türkiye’deki Y Kuşağı’nın %86’sı, globalde ise %76’sı genel anlamda iş dünyasının ve de kendi çalıştıkları kurumların, toplumda iz bırakmada etkili olduğuna inanıyor.

Y Kuşağı çalışanları iş dünyası liderlerinden neler bekliyor? Gençler, iş dünyasında liderlerin kendilerini net bir şekilde ifade etmelerini, dışlandığını düşünen kesimlerin sesi olmalarını, görüşlerini tutkulu bir şekilde dile getirmelerini ve değişimler konusunda hızlı davranmalarını istiyor.

Z Kuşağı’nın (2001 – 2020) yaratıcılığı ve yeteneklerine güven duyuluyor: Y Kuşağı çalışanları, kendilerinden sonra gelecek kuşağa karşı ümit duyuyor. Türkiye’deki katılımcıların %71’i, şu anda 18 yaş ve altındaki Z Kuşağı’nın iş dünyasındaki varlıklarının etkili olacağına inanıyor. Teknoloji, tehlikeleri ve fırsatları beraberinde getiriyor: Türkiye’deki Y Kuşağı çalışanlarının %38’i otomasyon, yapay zeka ve robot teknolojilerinin iş imkanlarını artıracağına inanıyor ve %58’i verimliliğin yükseleceğini düşünüyor. Teknolojinin ekonomik büyümeye etki edeceğini düşünenlerin oranı ise, Türkiye’de %56.

Ben bu kuşağın “çözümden uzak” bir şekilde eleştirildiğini düşünenlerdenim. Gençleri kazanmak yerine dayatıyoruz. Bizim kurallarımızla, bizim sınırlarımızda kalmaları halinde onlara mutlu olacakları alanlar açıyoruz. Atasözlerimiz bize hep kanaatkar olmayı öğütler. Hedef koyan atasözlerimiz yoktur bizim. Var olanın ya kıymetini bileceksin, ya kıymetini bileceksin. Var olanın kıymetini bilip daha da geliştirmeyeceksin mesela… Ben X kuşağıyım (1966-1979). Fırsat bulduğum her ortamda Y Kuşağı ile iletişim dilimizi değiştirmemiz gerektiğinden söz ediyorum. Onlar değişmiyorsa biz değişelim diyorum. Oysa yine kolaya kaçtığımızı görüyor, onca işimizin arasında bir de Y’leri mi anlamaya çalışacağız sözlerine tanık oluyorum. Onca işimizin arasında geleceğe yön verecek o kadar çok detayı kaçırdık ki aslında… Geleneksel iletişim yollarıyla onları anlayamayacağımız ortada. Sıra arkadaşının, mesai arkadaşının, internetteki oyun arkadaşının önermediği ve onaylamadığı bir şey bu kuşakta kabul görmüyorken, standart olanı sevmiyorlarken “şirketin kuralları bu, uymak zorundasınız” iletişimini elbette reddecekler. Şirket pikniği etkinliğiyle motive olmayacaklar. İş dünyasının kendince oluşturduğu biat kurallarını neden sorguladıklarını, niçin diye cevap aradıkları şeyleri görmezden geldikçe bir yere varamayacağız. Mesajlarımızı, iletişimimizi ve markamızı Y Kuşağı’nı yakalamak için sadeleştirmeliyiz. İş dünyasında hep düştüğümüz hata, sürekli şikayet etmek, sorunu başka yerde aramak değil mi? Kendimize ayna tutamazsak; birbiriyle uyum sağlayamayan kuşakların yarattığı iletişim sorunlarıyla, ilişki problemlerinin berberinde getirdiği verimsizlikle çalıştığımız kurumlarda hep birlikte kaybetmeye devam edeceğiz.