Çalışan memnuniyetsizliği alarm veriyor

Sizce de çalışan memnuniyetsizliği alarm vermiyor mu? Bir yanda uzun süredir iş arayışında olanlar, diğer yanda memnun olmadığı işine her gün gitmek zorunda kalanlar… Bir yanda “koşullar ne olursa olsun yeter ki işim olsun” diyenler, diğer yanda daha iyi koşullar için işini değiştirmeyi düşünenler. İş görüşmelerinde kendi isteğiyle işten ayrılmış ya da işten çıkarılmış olanlara yöneltilen soruların adayda bir kusur varmış noktasına vardığını duyuyorum.

Bu kadar çalışan memnuniyetsizliğinin yaşandığı bir ortamda kurumlara da “çalışanınız neden mutsuz” sorusunu yöneltmenin zamanı gelmedi mi? Sağlanmayan insanca yaşam koşulları, verilen sözler- tutulmayan vaatler, uzun çalışma saatleri, ücret dengesizliği, kendi huzursuzluğunu etrafına yansıtan yönetici, biri gider diğeri gelir zihniyeti, kariyer imkânsızlığı, yanlış yönetim politikası, önü açılan gruplaşma, göz yumulan mobbing, eski çalışana destek, yeni çalışana köstek, kendini değersiz hissetme, işe göre adam değil, adama göre iş gibi çoğaltabileceğimiz nedenlerle “sadakatsiz çalışan” sayısı her geçen gün artıyor. Global İşgücü Endeksi’ne göre Türkiye çalışanların en mutsuz olduğu üçüncü ülke konumunda. Karnemizde notlar bu denli kırıksa; fildişi kulelerden sahaya inip çalışanı dinlemenin zamanı gelmedi mi?

İşverenin de çalışanın da haklı olduğu durumları tespit edip çözüme odaklanmadan, yetersizliklerimize kafa yormadan, “en büyük değerin insan olduğunu hatırlamadan” bir yere varamayacağız. Mutlu çalışan memnun müşteri, memnun müşteri karlılık demek… İşletmelerin müşteri memnuniyetini artırmak, sadık müşteriler yaratmak için her yıl milyonlarca dolar harcamadan çalışanlarına yatırım yaparak müşterilerinin kalbini fethetmeleri mümkünken neden çözümden uzağız? Uzaklaştığımız çözüm, daha çok kaybettiğimiz kurum itibarımız değil mi?