Yüksek statülü, itibar sahibi, saygın bir yönetici suç işler mi?

Türkiye’de sıkça yaşanmasına rağmen gündeme gelmesi de haber olması da her zaman sakıncalı bulunan bir konu vardır: O da “beyaz yaka suçları”dır. Belli bir saygınlığa, itibara, yüksek sosyal statüye sahip kişiler tarafından işlenen suçlardır. İngilizce karşılığı hileli işlem, yolsuzluk ve suistimallerin hepsini kapsayan “fraud” kelimesidir. Temel olarak fraud, işverenlerin çalışanlarına güvenerek, şirketin varlıklarına (bilgi, nakit, donanım, malzeme, banka hesapları, sistemler) erişim izni vermesi ile başlayan bir süreçtir. Elbette iş yapabilmek için çalışanların şirket varlıklarını kullanmaları gerekmektedir. Ancak istatistikler bize, dünya genelinde pek çok şirketin, yönetici ve çalışanları yüzünden fraud ile karşı karşıya kaldığını göstermektedir. Ülkemizde yaşanan ve gerek basına gerekse de sektör profesyonellerine yansımış vakalara bakıldığında, ülkemizde yaşanan fraud olaylarının, şirket sahiplerini çok şaşırttığını görürüz. Çünkü, şirket sahipleri, kendi şirketlerinde fraud yaşanacağına pek ihtimal vermezler. (1)

Dünyada olduğu gibi ülkemizde ve hukuk sistemimizde de, bu tip suçlar genel olarak, eğitimli ve sosyokültürel düzeyi ortalamanın üzerinde olan ve şirketlerde belirli yetkilere sahip olarak çalışan kişilerin mesleki faaliyetleri sırasında yaptıkları eylemler olarak karşımıza çıkmaktadır. Failler, ticari hayatta yer alan kişiler olduğundan, beyaz yaka suçları dendiğinde elbette şiddet içermeyen, planlı, sebep olduğu ekonomik zararın ve failin elde ettiği menfaatin yüksek nitelikte olduğu suç tiplerinden bahsedilmektedir. Uygulamada sıklıkla güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, özel belgede sahtecilik, ihaleye fesat karıştırma gibi suçlarla karşılaşılmaktadır. “Şirketler Yıldız Çalışanlarını Neden Kaybeder?” adlı kitabımda da yer verdiğim bu konuyu yaşanmış bir örnekle aktardım.

Yaz boyunca Alaçatı’ya yerleşip şirketi oradan yöneten, şirketi güvendiği birkaç adama teslim eden üst yönetimlerin de tecrübe ettiği gibi; “denetimsiz yönetim” olmaz. Kurumsal yönetim, iç denetim, “iş etiği ve yolsuzlukla mücadele politikaları” beyaz yaka suçlarında önerdiğimiz çözüm önerileridir. Kurumlar faaliyetlerini etik değerleriyle uyumlu bir şekilde yürütmeyi ilke edinmeli; temel etik davranış kurallarını düzenleyerek, tüm çalışanların kurumsal kültürü yaşatmak, kurumun itibarını korumakla yükümlü olduklarını belirtmelidir. Varlıklarının, yatırımlarının, kaynaklarının özellikle en güvenilir kabul edilen çalışanlar tarafından kayıp, kaçak ve hilelerin tehdidi altında olmadığından emin olmalıdır. Kârını, verimliliğini ve şirket itibarını bir bütün olarak tehdit eden olaylara karşı tedbir almak, kurumların bu alandaki öncü adımlarından olmalıdır.

Hem dünyada hem de de Türkiye’de, piyasayı manipüle etmek, yolsuzluk, belgede sahtecilik suçlamalarıyla görevden alınan, istifa etmek zorunda kalan hatta tutuklanan CEO’lar bulunmaktadır. CEO’ların bu kapsamlı operasyonları tek başlarına değil, çoğu zaman şirketin üst düzey yöneticileriyle gerçekleştirdikleri ise adli soruşturmalar sırasında açığa çıkmakta ve bu durum, kurumsal itibarı tahrip etmektedir. Şeffaflık, dürüstlük ve hesap verebilirlik ilkeleri ile etik iş yapma kültürünü hâkim kılmayan şirketler, çoğu zaman çalışanın da bu şekilde davranmasını talep etmektedir. Talebi kabul etmeyen çalışan ise sistemin dışına itilmektedir.

Dünyada işlenen beyaz yaka suçlarından örnekler:

  • Bir dönem ABD’nin en büyük şirketlerinden olan Enron’un CEO’su Jeff Skilling, yatırımcılara şirketin finansal durumu hakkında yalan söylemekten 12 yıl cezaevinde yattı ve yakın zamanda tahliye edildi.
  • Mayıs ayı sonunda Alman otomobil firması Porsche’nin Stuttgart kentindeki merkezine polis tarafından baskın düzenlendi. Polis operasyonunun rüşvet ve yolsuzluk iddialarıyla ilgili bir soruşturma kapsamında gerçekleştirildiğini açıkladı. Stuttgart savcılığından yapılan açıklamaya göre, aralarında Porsche şirketinin üst düzey yöneticilerinin de bulunduğu altı kişi, güveni kötüye kullanma suçlamasıyla karşı karşıya kaldı.
  • Nissan’ın eski CEO’su Ghosn, şirketten aldığı ücreti düşük gösterdiği gerekçesiyle tutuklandı. Ghosn’a 2008 mali krizi sırasında kişisel yatırımlarından uğradığı zararı şirkete ödettiği, şirketin parası dışında gayrimenkullerini kullanmak suçlaması da yöneltildi.
  • ABD tarafından 25 milyar Euro ceza kesilen ve yüz binlerce aracı geri çağrılan Volkswagen Grubu’nun en önemli markalarından biri olan Audi’nin CEO’su Rupert Stadler, ‘delilleri karartma’ şüphesiyle tutuklandı. Volkswagen Grubu’nda 21 yıllık çalışma hayatıyla en eski çalışanlar arasında yer alan Stadler, şirketin yönetim kurulu üyeliğinden, Audi’nin önce finanstan sorumlu yöneticiliğine, sonra başkan vekilliğine ve 2010 yılından bu yana CEO’luğuna getirilmişti.
  • Huawei CFO’su ve aynı zamanda Huawei’in kurucusu ve CEO’su Ren Zhengfei’nin kızı da olan Meng Wanzhou, ABD’nin İran’a yönelik olarak uyguladığı yaptırımlarını delmesi nedeniyle tutuklandı.

Kaynakça:

  • Murat Emir, Hile denetimi, Mali çözüm Smmmo yayın organı, 2008, Sayı:86, s:88. Erişim:20.09.2018