Bir narsist iyi bir lider olabilir mi?

Amerikan üniversiteleri kendi alanında tanınan ancak akademik hayattan gelmesi zorunlu olmayan bir ismi mezuniyet konuşması yapmak ve yeni mezunlara öğütler vermek üzere her yıl davet eder. Yale Üniversitesi’nin 2006 yılındaki mezuniyet töreni konuşmacısı iki defa üniversiteyi terk eden Oracle’ın kurucusu Lawrence J. Ellison olur.

Ellison, Yale Üniversitesi’ni sarsan konuşmasında şunları söyler:
“Yale Üniversitesi mezunları, daha önce böyle bir giriş görmediğiniz için özür dilerim ama benim için bir şey yapmanızı istiyorum. Lütfen, etrafınıza iyi bir bakın. Solunuzdaki sınıf arkadaşınıza bir bakın. Sonra sağınızdaki sınıf arkadaşınıza bir bakın. Ve şimdi şunu aklınıza koyun: Bundan beş yıl sonra, on yıl sonra, hatta otuz yıl sonra, solunuzdaki kişi hiçbir şeyi başaramamış olacak. Sağınızdaki kişi de aslında hiçbir şey başaramamış olacak. Ve siz, ortadaki? Ne bekliyorsunuz? Siz de başaramayacaksınız. Aslında bugün şöyle bir etrafıma baktığımda parlak gelecek için yüzlerce umut ışığı göremiyorum. Yüzlerce değişik endüstride liderliği ele alacak kişiler de göremiyorum. Görebildiğim tek şey, geleceği başarısızlıktan başka bir şey olmayacak yüzlerce insan. O kadar. Sinirlendiniz.

Bu anlaşılabilir bir şey. Ben, Lawrence ‘Larry’ Ellison üniversite terk, kim oluyorum ve bu yetkiyi nerden alıyorum ki, ülkenin en prestijli yükseköğrenim kurumunun bu yılki mezunlarına böyle şeyler söyleyebiliyorum? Bu yetkiyi nereden aldığımı söyleyeyim: Çünkü ben, Lawrence ‘Larry’ Ellison, üniversite terk ve dünyanın en zengin ikinci adamıyım. Siz değilsiniz. Çünkü Bill Gates, o da üniversite terk ve dünyanın -şimdilik- en zengin adamı. Siz değilsiniz. Çünkü Paul Allen, o da üniversite terk ve dünyanın en zengin üçüncü adamı. Siz değilsiniz. Başka örnekler de var. Mesela Michael Dell, o listede 9 numara ve yukarı doğru hızla tırmanıyor, o da üniversite terk. Ve siz o listede hiç yoksunuz” der.

Mütevazi başlayan hayatıyla, üniversite eğitimini iki defa yarıda bırakmasıyla bilinen Oracle’ın kurucusu Larry Ellison, iş dünyasındaki en zor patronlardan biri olmasıyla, aşırı rekabetçi davranışlarıyla ün salmıştır. 2014’te CEO’luktan istifa eden Ellison, bugün Oracle’ın yönetici başkan ve teknoloji baş sorumlusu olarak görev yapmaktadır. Oracle’daki üst düzey yöneticilerden biri kurumun narsist yöneticisi Larry Ellison’u nitelendirirken “Tanrı ile Larry arasındaki fark, Tanrı’nın Larry olduğuna inanmamasıdır.” derken narsistlerin özellikle de tepe noktadaysalar ne duruma geldiklerini açıkça ortaya koymaktadır (Maccoby, 2002, : 38). Maccoby’e göre; “Ellison’ı bu kadar başarılı kılan şey, narsist bir vizyon sahibi olmasına rağmen insanlarla çalışmak konusunda pek iyi olmamakla birlikte, kendisini anlaması ve kiminle çalışması gerektiğini iyi bilmesidir.”

Narsisistik Liderlerin Yazarı Psikanalist Michael Maccoby’e göre, üretken ve verimsiz olmak üzere iki çeşit narsisizm vardır: Verimli narsistler, büyük resmi görebilen, kurumları için önündeki yolu düşünebilenlerdir. Vizyon oluşturanlardır. Üretken narsistlerin diğer kişilik türlerine göre avantajı, miras bırakmayı hedeflemeleridir. Başka bir deyişle, gelecek için tahminde bulunmak yerine bizzat geleceği inşa etmeleridir. Maccoby verimsiz narsistlerin ise öz farkındalık duygusunu yitirdiklerini, kendileri ve örgütleri için gerçekçi olmayan hayalleri gerçekleştirmeye çalıştıklarını ifade etmektedir.

Narsistlik kişinin etrafındakilerden takdir ve onay almasıyla, karizmatik ve otoriter olmasına bağlanarak hoşgörüyle karşılanmasıyla birlikte yıkıcı etkilere neden olmaktadır. Bununla birlikte, “dengeli ve üretken” narsistik davranışlar liderlik özelliklerine olumlu etki etmektedir. Çünkü dengeli narsistik davranışta bulunan bir lider, başkalarının görüşlerini ve fikirlerini değersizleştirmez. Diğer yandan, yıkıcı narsistik davranış sergileyen bir lider, pişmanlık duymadan başkalarını değersizleştirmek veya küçük düşürmek konusunda tereddüt etmez. Liderin dengeli bir narsisizm seviyesi varsa bir dizi değeri olacak, tutarlı bir yol izleyecek ve genellikle iş planlarına uyum gösterecektir. Narsisizm yıkıcı olduğunda, hiçbir değeri olmayan, kararsız, yön değiştiren ve kolayca sıkılan bir liderle karşılaşılacaktır.

Gelelim sorumuzun cevabına? “Bir narsist iyi bir lider olabilir mi?” Üretken Narsist kitabının da yazarı olan Michael Maccoby’e göre, narsistlik modern liderlerin gösterdiği negatif bir karakter özelliği değildir. Bunu öngörü, vizyon sahibi, motive eden ve ortak çalışmanın güçlü bir karışımı olan “stratejik zekâyı” içeren “üretken ve kabul gören narsistler” için söylemektedir. Üretken narsistlerin diğer güçlü yönleri arasında karizma, öğrenme, sebat, tehditlere karşı uyanıklığı saymakta, araştırmaların narsist liderlerin net bir vizyona sahip olduklarını ve işi yapmak için risk almaya istekli olduklarını gösterdiğine değinmektedir. Üretken ve kabul gören narsistlerin de kısa bir süre sonra verimsizleşebileceğini hatırlatarak. Öte yandan Maccoby (2000), iş dünyasında değişim ve yapılanma süreçlerini başarılı bir şekilde planlayan ve yürüten liderlerden bazılarının, örneğin Jack Welch, Lee Iaocco, Bill Gates ve Steve Jobs gibi liderlerin narsisist özellikleri ile tanındıklarını ileri sürmektedir. (Maccoby, 2000). Sorun verimsiz, dengesiz narsistlerdedir: Kendine aşık, kendine tapan, gerçeklikle bağı kopan, üretken olmayan, etrafındakilerin tavsiyelerini ve uyarılarını dinlemeyi reddeden, kendi kişiliğinin tuzaklarına düşenlerde, kurumdaki her şeyi zor hâle getirenlerde. İş’te o narsistlerden iyi bir lider olmamaktadır.

Ne yazık ki üretken, dengeli narsistlerden ziyade başarısı fazlalaştıkça güçlenen, etrafındaki insanların tavsiyelerini tamamen görmezden gelen, kibirli ve kendini beğenen liderler sayıca daha fazladır. Bu liderlerle çalışmak ruh sağlığı açısından risk taşımaktadır. Bu nedenle narsist özelliklere sahip bir yönetici veya liderle çalışan kişilerin durumlarını dikkatle değerlendirmeleri önerilmektedir. Bu değerlendirme sırasında, narsist liderle aynı ortamı paylaşmanın kazandırdıkları ve kaybettirdikleri gözden geçirilmelidir. Narsistlerle çalışanlarda yitirilmiş özsaygı, derin bir hayal kırıklığı, kullanılmışlık ve değersizlik duyguları öne çıkmaktadır. Bu duyguların üstesinden gelmek çok uzun zaman almaktadır. Kişinin kendisiyle ve toplumla yüzleşmesini içine alacak olan gerçek bir arınma sürecine ihtiyaç duyulmaktadır.