İş dünyasının öncelikli gündemlerinden biri ne olmalıdır?

Değerler, bir kurumun temel inançları, çalışanların nasıl davranması ve hareket etmesi gerektiğine dair yönlendirici ilkelerdir. Her kurum değerlerini, varoluş sebeplerini tanımlamalı ve kabul etmelidir. Örneğin; çalışanlardan kişisel olarak beklenen ilkeler nelerdir? Dürüstlük mü, kararlılık mı, yenilikçilik mi, saygı mı? Çalışanların ve yöneticilerin nasıl davranması gerektiği, organizasyonun davranış standartları, kabul edilebilir iş uygulamaları nelerdir?

Değerler kurumlar kadar toplumlar ve ülkeler için de önemlidir. Adalet, ahlak, güven, dürüstlük, hoşgörü, saygı gibi temel insani değerleri benimsemiş bireylerin yetiştirilememesi ya da değerlerin genç nesillere aktarılamaması hem toplumda hem de çalışma hayatında sosyal ilişkilerde düzensizliğe neden olmakta, kaybedilen değerlerin yerini yaşayan yeni değerler almaktadır. İş dünyası yavaş yavaş ruhunu kaybederken yerine gelen değerler “insan odaklı” olmaktan uzaklaşmaktadır. Daha çok başarı hedeflerken; daha çok satış, daha büyük kârlılık, rakibi geride bırakmak derken en prestijli ve imajı en iyisi olmak isterken ne kurum içi huzurun kaçması ne kişiler arası çatışma ne de adalet dengesinin sarsılması önemsenmektedir. İş dünyası rekabete, müşteri odaklılığa, saygın olmaya göz dikmişken tüm bu değerleri besleyen “insan kaynağı” değersizleştirilmektedir. Adaletli olmak altında ele alabileceğimiz; adil ücret dağılımı, adil performans değerlendirme, adil terfi sistemi, adil çalışma saatleri, vb. unsurlar bugün güce teslim edilmektedir. Müşteri en çok ne ister derken çalışanın en çok ne beklediği, müşteri sadakati derken çalışan bağlılığının önemsenmediği, dünyaya açılmış, iletişim kurmuşken çalışanını duymayan ve duymak istemeyen kurumların değerlere verdiği önem gözden geçirilmemektedir.

Değerlerin yerleşmediği, uygulamalara yansıtılmadığı durumlarda çoğunluğu ortak paydada birleştirmek mümkün değildir. Kimin kimi alt edeceğinin hesapları yapılırken, zayıf noktalar, açıklar gözetilirken, omzuna basabildiğinin, ezebildiğinin üstüne çıkarak gözünü yukarıya dikenlere, terfi isteyenlere fırsat verilirken, işi öğretene ihanet edilirken, samimi olmayanların, güveni sarsan ortamların sayısı her geçen gün artmaktadır. Bencilliğe geçit verilirken, haksız otoritelere yer açılırken, yöneticilerin egolarından, hırslarından, bilgisizliklerinden doğacak yanlışlıkları ortadan kaldırılamazken, beyinler işle değil yozlaşan değerlerle meşgulken ne piyasanın sosyalleşmesi sağlanabilecektir ne de toplumsal sorumluluk değerlerinin geliştirilmesi… Kurumlar büyük resimde sadece rakamlara odaklandıkça karar ve davranışlara yön verecek değerlerini yeterince veya hiç oluşturamayacaklardır. Denizdeki balığa gözünü dikip olta ne durumda umursamayacaklardır.

2011 yılında “ticari hayatta kaybolan değerlerin yeniden topluma kazandırılması” için Sivas’ta kurulan derneğin yetkilileri; “Toplum içinde saygı – sevgi yok denecek kadar azaldı. İş dünyası arasında da kanaatsizlik arttı” şeklinde bir açıklama yaptı. Belli ki modern çağın her geçen gün yalnızlaşan insanları, bugün kariyer sahibi olsa da yüksek gelirli bir işte çalışsa da değerlerin çöküşüne seyirci kalamamaktaydı. International Herald Tribune gazetesinin Paris baskısında yer alan bir haberde; “Dünyayı ele geçirmiş görünen açgözlülük, bencillik, iş birliği duygusunun kaybı gibi sorunları ele alıp onları dizginleyecek bir dizi değere, gelecekle ilgili bir takım birleştirici ideallere, özellikle gençler arasında arzu duyulduğu ortadadır. Küresel ahlak değerlerine duyulan ihtiyaç hakkındaki bu büyüyen tartışma, bir şeylerin eksikliğini kabul etmek anlamına gelir.” dendi.

Her geçen gün değişen, yer değiştiren değerler yüzünden çalışanların bir yanı eksik kaldığı gibi geçmişe kıyasla daha mutsuz olduklarını söylemek mümkündür. Onca çalışanı harekete geçirmesi beklenen eğitim, motivasyon aktivitesinin bugün samimiyeti sorgulanmaktadır. Ertesi gün kaldığı yerden yarış atı gibi koşturulduğunu, yöneticisinden aynı muameleye maruz kalacaklarını düşünenlerin sayısı azımsanamayacak kadar fazladır.

İş dünyasının insanların yüreklerinde bir boşluk duygusu oluşturan değerleri gündemine alması, değerleri korumaya özen göstermesi en temel sorunlarının çözülmesini sağlayacaktır. Bu konuda en asli görev ise değerlere uygun davranacak üst düzey yöneticilere düşecektir. Çalışanlara konuşma alanı açarak, söylediklerine kulak vererek hatta yurtdışındaki bazı kurumların yaptığı gibi online tartışma (Let’s Talk adı verilen girişim) imkânı sağlayarak sorunların çözümüne yönelik atılacak adımlar bu geri bildirimler etrafında şekillendirilecektir. Bu noktada Henry Ford’un, hafızalarda yer edinen “İnsanlara ne istediklerini sorsaydım, daha hızlı giden at üretirdim” sözünü hatırlatmak gerekir.

  • Değerleri yaşatmak için;
    Çalışanların değerlerini seçmek ve tanıtmak
    Değerleri işe almada ve terfide bir kriter hâline getirmek
    Değerler hakkında eğitim vermek; örneğin tüm çalışanlara ekip çalışması konusunda eğitim aldırmak
    Değerlere zarar verenleri uyarmak, karşı çıkmak
    Değerleri kucaklayanları övmek, sahip çıkmak
    Çalışanları değerlerin ihlali konusunda konuşmaya teşvik edecek ortamlar oluşturmak
    Çalışanlar, iş ortakları, müşteriler ve tüm paydaşlar için değerleri görünür kılmak, yaşadığını göstermek
    Değerleri internet sitesine ya da intranete eklemek, ortak kullanım alanlarına asmak
    Düzenli olarak değerler hakkında konuşmak ve çalışanların değerlerine ne kadar uyumlu olduklarına bakmak
    Yönetim ve çalışanlar tarafından kabul edilen ve anlaşılan değerleri yaşatmak ve aktarmak konusunda yardımcı olmak

Kurumlar yukarıdaki koşulları sağlayabildiklerinde, güçlü kurum kültürü geliştirdiklerinde çalışanlarını ortak değerlerler etrafında birleştirecek uyum ve birlik içinde çalışacakları ortamlar inşa edecektir. Bu nedenle iş dünyasının öncelikli gündemlerinden biri “değerler” olmalıdır.